TIPTA GEL^MELER

 OMURİLİK FELCİNDE KÖK HÜCRE UYGULAMALARI KONUSUNDA UZMAN GÖRÜŞLERİ..

Şubat 2005 Tempo Dergisinde yer alan ve Gaziantep’te Dr. Turgut Kırkgöz’ün Nesrin Subaşı isimli omurilik felçlisi bir hastaya kök hücre uygulaması yaptığı ve hastada birtakım gelişmeler görüldüğü yönündeki haber üzerine dergimizde hazırlanan “Omurilik Felcinde Kök Hücre Uygulamaları” konulu dosyamız sizlerden büyük ilgi gördü. Ay boyunca birçok okurumuz dergimizi arayarak konu hakkında daha detaylı bilgi edinmek istediklerini dile getirdiler. Bu gelişmelere paralel olarak konu hakkında uzmanlar arasındaki tartışmalar da devam etmekte.

Bu sebeple dergimizin bu sayısında, “Omurilik Felcinde Kök Hücre Uygulamaları” konusunu yeniden gündeme getiriyor, uzmanların farklı görüş ve yaklaşımlarını değerlendirmenize sunuyoruz.

Prof.Dr. Şafak S Karamehmetoğluİst. Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim DalıTel: 0212 414 30 00/22 153Fax: 0212 343 70 62GSM: 0532 475 51 85E-posta: Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır

Prof.Dr. Adnan Yükselİstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı0212 414 30 00 / 22658GSM: 0532 334 85 64 Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır

OMURİLİK YARALANMASI VE KÖK HÜCRE TEDAVİSİ

Beyin ve omurilik birlikte Merkezi Sinir Sistemi (MSS) adını alır ve MSS’de 100 milyar hücre ve bu hücrelerin 10.000’den fazla alt tipi vardır. Bu hücreler neredeyse sayılamayacak kadar çok bağlantıları ile birbirleri ile haberleşirler. Omurilik en kalın olduğu yerde el başparmağı genişliğindedir. Beyinle karşılaştırıldığında birçok işlem çok dar bir alana sıkışmış durumdadır. Omurilikte oluşabilecek en küçük bir hasar birçok işlevin bozulmasına yol açar. İlk olarak, 1995 yılında, kök hücrenin MSS hasarlarında kullanıldığını görüyoruz. Daha sonra, 1999 yılında, omuriliği hasarlanmış farelerde kök hücre tedavisi ile kısmi düzelme elde edilmiş ve umutlar daha da yeşermiştir. Omurilik hasarı sonucu zarar gören sinir hücrelerinde teorik (kuramsal) olarak rejenerasyon (yenilenme) meydana gelebilir. Ancak, yeni oluşan sinirlerin ve uzantılarının işlevsel (işe yarar) olabilmesi en son gelişmelerle (kök hücre) bile şu an için pek mümkün görünmemektedir. Sinir hücresi insan vücudunun en karmaşık hücresidir. Bir kök hücresini istenildiği şekilde sinir hücresine dönüştürmek ve işlevsel bir hale getirmek, sanıldığından daha zordur. Omurilik hasarı oluşturulmuş farelerde, kök hücre tedavisi ile elde edilen iyileşmeler tam olarak açıklanamadığı gibi, fare ile insan arasındaki fark o kadar büyüktür ki, henüz aynı sonuçları insanda elde edebilmekten bahsedemeyiz.

 

Omurilik yaralanmalarının tedavisi çalışmalarında dönüm noktası, Superman filminde Superman karakterinden tanıfdığımız Christopher Reeve’in attan düşerek boynunu kırması ve omurilik hasarı sonucunda tetraplejik olmasıdır. Kazadan sonra, bir vakıf kuran Reeve, 9 ayrı laboratuarın çalışmalarını koordine etmiş ve omurilik yaralanmalarında tedavi konusundaki çalışmaları desteklemiştir. Bu araştırmaların önemli bir kısmı kök hücre ile tedavi üzerinedir.

 

 

Omurilik yaralanmalarının tedavisi için yapılan deneysel çalışmalarda en iyi sonuçlar cenin kök hücreleri ile elde edildiğinden bunu etik (uygun) bulmayanlar olmuş ve bu araştırmaları şiddetle eleştirmişlerdir. Cenin omuriliğinden alınan kök hücrelerin sayısı en fazla 64 adet olmasına rağmen, yeni bir canlı oluşturabilecek kapasiteye sahiptirler. Hayatın döllenme ile başladığına inananlar bu tür çalışmalara karşı çıkmaktadırlar. Reeve bu düşüncelere ve ABD başkanı Bush’un kök hücre konusundaki kararlarına karşı bir deklarasyon yayınlamıştır. Yani, söz konusu çalışmalar halen tartışmalıdır. Omurilik yaralanmalarında tedavi çalışmaları son on yıl içinde son 100 yılda olduğundan daha fazla ilerleme kaydetmiştir. Bunda Christopher Reeve’in çok önemli bir payı olmuştur. Ancak, Reeve geçtiğimiz yıl tüm çalışmalara, araştırma ve bakıma rağmen sebebi tam olarak bilinmeyen (ya da açıklanmayan) bir şekilde vefat etmiştir. Kök hücrelerin çok çeşitli olması nedeniyle, ayrıştırılma tekniği, ayrıştırma ve bölünmenin başlamasındaki zamanlama, kimlere, nasıl uygulanacağı gibi konular henüz çok tartışmalıdır.

Güney Kore, Çin gibi ülkelerde insanlarda çok sayıda uygulanmasına karşın, bilimsel çevreler, kök hücre tedavisinin henüz insanlarda uygulanmaması gerektiği sonucuna varmışlardır. Çünkü insanlardaki denemelerde iyileşmeden çok tümör oluşumlarına rastlanmıştır. Kök hücre, çoğalma ve değişime uğrama yeteneği olan bir hücredir ve bugünkü bilgilerle tam olarak kontrol edilememektedir. Yapılması gereken daha çok bilimsel araştırmaya ihtiyaç vardır ve geleceğin ne getireceğini kimse bilmemektedir. Bizim bilim adamları olarak tavsiyemiz; olası zararlı etkileri nedeniyle bu tür bir tedavi yöntemine başvurulmaması ve konu netleşene kadar "tedavi" yerine "rehabilitasyon" çalışmalarının tercih edilmesidir. Çünkü, omurilik felcinin gelecekte bulunacak olan tedavisi (her ne olacaksa) kasları, eklemleri, mesanesi, böbrekleri vs. iyi durumda olanlar için geçerli olacaktır.

Omurilik felcinde kök hücre uygulamasına nasıl bakmalı?

Dr. Cengiz TürkmenOmurilik ve Beyin Cerrahı70.yıl İstanbul Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim Araştırma Hastanesi

Bilimsellik zor bir kavram, bu kavramı algılayabilmek için bilgi denizinde bir damlanızın olması gerekir. Böyle bir durumda bile bilimsel davranabilmek her zaman mümkün olmaz ama en azından ‘daha fazla bilimsel’ kararlar verebilirsiniz. Bilimsel olmak için o konuda bilginiz tam olmalı ve kurgulama yeteneğiniz olabilmelidir. Bilginiz tam değilse ve kurgu yeteneğiniz yoksa bilimsellik adına ‘KESİN KARAR’ verirseniz aslında bu şekilde siz de ‘bilim dışı bir çizgiye’ çıkmış olursunuz. “Kök hücrenin omurilik felçlilerinde kullanılması” Kök hücre konusu tek başına ele alındığında branşım olmadığı için bilgim zaten yok. Ayrıca binlerce yayın olmasına rağmen dünyadaki bilgi birikimi bu derin konuda çok yetersiz. Ancak kök hücrenin omurilik felçlilerinde uygulanılması konusunda (omurilik anatomisi açısından) çok büyük deneyimim var:

Yıllardır özellikle spastisite ameliyatları yapan cerrah olarak yaralı omuriliğin geç dönem durumu konusunda deneyimim büyük.Kök hücresinin omurilik uygulamasında erken dönemde kontrolsüz başarılar görülebiliyor, bu çalışmalarda yan etki olarak da tümör de oluşabiliyor. Bunların dışında kök hücre geç dönem hastalarda da uygulanıyor ama gözlenen başarı, bilimsel dayanaklarıyla birlikte tam olarak ortaya koyulamıyordu. Tabi bu çalışmalarda da ayrıca yine tümör oluşabiliyordu. Ancak son dönemlerde Çin, Portekiz, İtalya, İsrail, Kanada ve en son Güney Kore’den omurilikte kök hücrelere çalışmalarıyla ilgili haberler gelmesi ve bu haberlerin basında çokça işlenilmesi hastalarımızdan yüzlerce telefon almamız sonucunu doğurdu.. Omurilik üzerindeki kök hücre denemeleri teknik açıdan yaralı omurilik üzerine püskürtme şeklinde oluyordu. Konuya taraf olan bir beyin cerrahı olarak bu çalışmaları ben de dikkatle izliyordum. İşte bu sırada Tempo dergisinde Gaziantep’te Operatör Dr. Turgut Kırkgöz tarafından uygulanılmış bir olgu haberi geldi, sonuç çok iddialı idi. Bu beni heyecanlandırdı. Bu çalışmada kök hücre uygulama şekli (!) dikkatimi çekti. Çünkü yukarıda bahsettiğim tekniğin dışında bir uygulamadan yani “açık ameliyattan” bahsediliyordu. 8 Mart 2005 tarihinde gidip hasta Nursel Subaşı’yı gördüm. Talebimin samimiyetle kabulü, Nursel hanımın ailesinin sıcaklığı, karşılanmamdaki ilgi beni rahatlattı. Çünkü bu konularda ki ‘umudu sömürenlerle’ ile çok karşılaşmıştık. Gerçi Dr. Turgut Bey’e de ifade ettiğim gibi “sunum yanlıştı”. Bir hastaya uygulayıp, evde bulundurup basın kanalıyla sonuç hakkında bilgi vermek doğru değildi. Ama davetimin kabulü, video kayıtlarına izin verilmesi bende şu düşünceyi geliştirdi: Dr. Kırkgöz, bir aile dostu olan hastaya her ne kadar kötü niyetli olmasa da, bilimsel olmayan, “amatörce bir yaklaşımla” bir operasyon yapmıştı.

Tıbbi araştırmaların etik ve yasal prosedürleri dikkate alınmadan, rasgele bir işlem söz konusuydu. Rasgele diyorum çünkü omurilik zarı açılmadan iğneyle içeriye kök hücre zerk edilmiş. Peki ama omuriliğin neresine? Yaralanmanın neresine? İçine mi dışına mı? Omurilik yaralanmasının tipi ve boyutları ne? Çok iyi bildiğimiz gibi omurilik kanal çapı, etrafındaki su mesafesi, yaralanma tipi boyutu her insanda değişiyor. Kısaca bu işlem bu şekliyle bir daha tekrarlanmak istenirse standart olmadığı için aynı yere isabet edemez ve sonuç değişir. Hastanın önceki video kayıtları olmaması karşılaştırma imkanı vermiyor. Önceki bilgileri GATA Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği Epikrizi’nden ve sevgili hastamız Nursel Subaşı’ndan alıyoruz. Buna göre Torakal 6 olan komplet hasta şu anda Torakal 12-Lomber 1 li hasta seviyesinde. Kalça hareketleri çok iyi ama bacaklarda daha hareket ve his yok. Yani, bir şeyler oluyor gibi !? Bana göre hasta 6 ay sonra tekrar görülmeli. Ben bu sebeple hastayı izlemek maksadıyla hastanemize davet ettim. Düşüneceklerini söylediler, umarım kabul ederler.

Çok iyi bildiğimiz gibi omurilik kanal çapı, etrafındaki su mesafesi, yaralanma tipi boyutu her insanda değişiyor. Kısaca bu işlem bu şekliyle bir daha tekrarlanmak istenirse standart olmadığı için aynı yere isabet edemez ve sonuç değişir. Hastanın önceki video kayıtları olmaması karşılaştırma imkanı vermiyor. Önceki bilgileri GATA Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği Epikrizi’nden ve sevgili hastamız Nursel Subaşı’ndan alıyoruz. Buna göre Torakal 6 olan komplet hasta şu anda Torakal 12-Lomber 1 li hasta seviyesinde. Kalça hareketleri çok iyi ama bacaklarda daha hareket ve his yok. Yani, bir şeyler oluyor gibi !? Bana göre hasta 6 ay sonra tekrar görülmeli. Ben bu sebeple hastayı izlemek maksadıyla hastanemize davet ettim. Düşüneceklerini söylediler, umarım kabul ederler. Bu noktada yapılan bu işlemleri ve vakayı ele almada “bilimsel davranılmadığı için” eleştirmenin ötesine geçerek kesin hükümlerle hastanın durumunu incelemeye bile gerek duymamak da yanlış bir tutum olacaktır. Zira bilimin bir boyutu deney ise bir boyutu da gözlemdir. Ve şu an için bilimsel bir yaklaşımla olmasa da, eleştirsek de yapılmış bir deney var. Bugüne kadar yapılmış olan işlemler için de müdahale şansımız yok. Ama bundan sonrasında bilimin diğer boyutu olan gözlem tarafını yapabilme şansımız var. Sonuçta bu çalışmadan elde edilecek sonuçlar, yanlışıyla doğrusuyla yani her yönüyle bundan sonraki çalışmalara ışık tutacaktır. Bu yüzden önyargılı olmadan hastadaki olumlu ya da olumsuz gelişimi gözlemek ve kayıt altına almak, tedavi bekleyen hastaların bilgi edinme hakları ve bilim ahlakı açısından gereklidir. Gelelim “kök hücre uygulama” çalışmalarının şu andan sonraki sürecine.... Tümör gibi nedenlerle uygulamayı durduralım mı? Amerika dışında dünyada bunun uygulamaları var.

Amerika ilginç bir ülke. İnsan haklarını çok seviyorlar ama para kaybı olacak diye “Ozonu delecek gazların sınırlandırılmasına” dünyada imza koymayan tek ülke. Orada kök hücreye Katolikler şiddetle karşı (bizde olsa dinciler bilimi engelliyor diye kıyametler kopar). Ayrıca Amerika’da büyük parasal tazminatlar bu türlü atılımları engelliyor. Tüm dünyanın kullandığı bir çok ilaç ve tıbbi malzemede de durum aynıdır. ABD kendi ülkesinde izin vermez ama bunlar ülkemizde de dahil olmak üzere Avrupa ve bütün ülkelerde kullanılır.

Önerim şudur; Rastgele, projelendirmeden yapılan uygulamalar kesinlikle yanlıştır. Ama benim ülkemin insanı riski çok sever; ne yaparsanız yapın yapılan yere gider yaptırır. Nitekim hali hazırda Güney Kore olmak üzere bu çalışmanın yapıldığı yerlere gitmenin yollarını aramaya başlamışlardır. Bu durum üstelik onların kötü niyetli insanların da kucağına itilebilmesi anlamına da gelmektedir. Bu sebeple ciddi projelerle eğitim hastanelerinde, bilimsel altyapısı hazırlanarak, konuyla ilgili farklı branşlardaki (beyin cerrahı, genetik, hematoloji ve fizik tedavi uzmanı) doktorların bir araya gelmesiyle, etik kurullardan izin alınarak; resmi işlemlerin ardından hastalara bunun bir araştırma olduğu, çeşitli risklerinin söz konusu olduğu iyice anlatılmak şartıyla insanda kök hücre uygulamalarına izin verilmelidir. Araştırmalar ülkemizde de sürdürülmelidir.

Burun Hücreleri Felci Tedavi Edebilecek

Burundan alınan sinir hücreleri, bir gün felç tedavisinde kullanılabilecek. En azından Avustralya''da bu işi ilk kez insanlar üzerinde uygulayan nörologlar, böyle söylüyor.Araştırmaya başkanlık eden Brisbane Griffith Üniversitesi''nden Alan Mackay, belden aşağısı 6 haftayla 3 yıl arasında sürelerde felçli olan 3 kişiyi iyileştirdi. Mackay, 5 kişiyle daha çalışmayı planlıyor. Hastaların yarısına burun hücrelerini içeren enjeksiyon yapılacak. Koku hücreleri olarak bilinen burun hücreleri, beyinle bağlantıyı kurup kokuyu hissetmemizi sağlıyor. Yaşam boyu yeniden oluşuma uğrayacak biçimde evrimleşmişler. Çünkü enfeksiyonlara bağlı olarak sürekli yıkıma uğrayabiliyorlar. Mackay-Sim, sinir uçlarıyla hava arasında sadece birkaç mikronluk burun sıvısı bulunduğunu belirtiyor.

Bu uygulamanın tasarımına göre, aktarılan koku hücreleriyle, spinal sinirlerle hasarlı bölge arasında bir köprünün oluşması sağlanacak. Cambridge Üniversitesi''nden Robin Franklin''e göre koku hücreleri, bu köprünün oluşumunda öncül hücreler olabilecekler. Bu tip denemeler daha önce dünyanın pek çok yerinde tavşanlarda yapılmış ve başarılı olmuştu. Örneğin omuriliği tümüyle hasarlanmış bir hayvana verilen hücreler sayesinde, arka ayak kontrolünün geri döndüğü gösterilmişti. Fakat tavşanlarda uygulanan hücrelerin kafatasından alınması yöntemi, insanlar için pek uygun gibi görünmemektedir. İkinci engelse, bir kişiden alınan hücre miktarının omurilik hasarını kapamaya yetmemesi.

Mackay-Sim''in denemeleri bu sorunu kısmen çözmüş gibi. Hücreler lokal anestezi ile alınıp, ayrı bir kültür ortamında sayıca çoğaltılacak. Deneydeki hastaların her biri, durumlarındaki iyileşmeyi saptamak için belirli testlerden geçirilecek. Brisbane''deki Prenses Alexandra Hastanesi omurilik zedelenmeleri bölümünden Tim Geraghty, insanların kalça ve bacaklarında hafifçe hissetmeye başlamalarının, yatmaktan oluşan yaraları da önleyebileceğini, ayrıca idrar torbası, bağırsaklar ve hatta cinsel fonksiyonlarda iyileşmenin sağlanabileceğini belirtiyor.

Koku hücrelerinin nakli, felç tedavisinde bir adım. Diğerleriyse uç bölgelerden alınan Schwann hücrelerinin büyüme faktörünü uyarması yoluyla, hasarlı bölgede savunma sisteminin artması esasına dayanan yöntem. Son günlerdeyse, sinir onarımında kök hücre kullanımından söz ediliyor. Franklin''in de söylediği gibi felç tedavisinde başarı, tümünün ortaklaşa kullanıldığı bir yöntemle mümkün olabilecek.www.saglikplatformu.com

 
Sonraki >